www.pusacik.net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

www.pusacik.net

PUSACIK KÖYÜNÜN TEK BİRLİK - BERABERLİK VE GENÇLİK SİTESİ (PUSACIK KÖYÜ FORUM SİTESİ)
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur."

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin



Mesaj Sayısı : 215
Kayıt tarihi : 16/12/09

İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur." Empty
MesajKonu: İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur."   İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur." Icon_minitimeC.tesi Nis. 24, 2010 8:32 pm

İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur."
Montesquieu

İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur." Adszbc11
Konuşmak, çevremizle iletişim kurmamızı sağlayan vazgeçilmez bir vasıtadır. Konuşmak, her insanın ihtiyaç duyduğu bir eylemdir, ancak ilgiyi tutacak kadar kısa ve öz, konuyu kapsayacak kadar uzun olmalıdır. Susmak ise önce dinlemek, sonra anlamaktır. Anlamak ve anlaşılmak istiyorsak yerinde ve zamanında konuşmayı ve susmayı bilmemiz gerekir. Çünkü insan yalnız sözle insandır ve insanları birbirine bağlayan yalnızca sözlerdir.

Birkaç örnek verecek olursak, konuşmanın ve susmanın önemini birlikte pekiştirebiliriz. Mesela bazı insanlar vardır, bize söz hakkı tanımazlar. Çoğu zaman pasif kalırız böyle kimselerin yanında. Genellikle kullandığımız "evet", "haklısınız", gerçekten mi?" gibi pekiştirici veya onaylayıcı sözlerle kendimizi avundurmak bir yere kadar, ama ya sonrası?

Ben çoğu zaman kaçarım böylesi insanlardan... Ama ne çare! Ben kaçarım onlar kovalar, derken ya pes ederim ya da hiç bir şey olmamış gibi dinlemeye devam ederim. Hani insan radyo dinlerken nasılsa, onların yanında da öyleyiz bir bakıma. Sadece dinleriz, çoğu zaman dinlemeyiz de, kafa sallayarak geçiştiririz. Ama olan bize olur. Zamanımızın çoğu boşa geçer. "Keşke bir kenara oturup da kitap okusaydım; hiç olmazsa kendimi geliştirirdim" diyerek pişman oluruz.

Tabi işin diğer tarafına bakacak olursak, bazıları da vardır ki sohbetine doyum olmaz. Çünkü size söz hakkı vererek sizin duygu ve düşüncelerinize bir bakıma önem verirler. Kimi zaman en can alıcı noktaya temas ederek, sohbetin koyulaşmasını sağlarlar. İşte böylesi sohbete can kurban!

Bias, "Çok dinleyiniz, az konuşunuz" derken bu sözü bu tür insanların sohbetini kastederek söylemiş olmalı galiba. Bir de Goethe'ye kulak verelim: "Eğer sözleriniz gönülden gelmiyorsa, o sözlerle bir kalbi diğer bir kalple asla birleştiremezsiniz." Konuştuğunuz kişiye dikkat ediniz, gönlünüze mi hitap ediyor?

Bakın ünlü filozof Pythagoras ne diyor: "İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur." Yani çok konuşanlar az mı düşünürler? Elbette değil ama konuşurken aynı şeyleri tekrar etmek, yeni şeyleri düşünmek anlamına gelmez ki. Ortada kısır bir döngü vardır. Hep aynı şeylerden bahsedilir defalarca. Devamlı aynı şey konuşulur. Bu da sıkıcı bir konuşma ortamına yol açar. Her şeyin bir dozu vardır; nasıl ki bir ilacı fazla dozda alırsanız hastaneyi boylarsınız, aynı şekilde devamlı aynı sözlere, aynı sese ve monotonlaşan bir ortama maruz kalmak gibi bir durum da psikolojik olarak bizi olumsuz yönde etkileyebilir.

Ambroise: "Susmayı bilmek, konuşmayı bilmekten daha nadir bir meziyettir" sözünü söylerken dinlemeyi bilenlerin ve ortamına göre konuşmayı bilen insanların sayısının az olduğunu ifade ediyor. Saçma sapan ifadelerle hitap ettikleri insanların kalbini kıran insanlarla sık sık karşılaşıyoruz günlük hayatta. Bir bakıma ağzı olan konuşuyor tabirinin ne kadar apaçık bir gerçek olduğuna hepimiz şahit oluyoruz. Tabi konuşmanın zamanını bilmeyen, susmanın zamanını da bilmediği için yıkımlar kaçınılmaz oldu.

Sizce bazı insanlar niçin çok konuşurlar? Niçin dinleyicilere söz hakkı vermemekte direnirler? Bunu üstünlüğün bir belirtisi olarak mı algılıyorlar, yoksa bu karakterlerinin ya da mizaçlarının bir gereği olarak yetişme tarzlarından mı kaynaklanıyor? Tüm bunlar kişiden kişiye değişir elbette. Mizaçtan ayrı olarak ele alınırsa, insanların karakterlerini etkileyen en temel neden yetiştirildikleri, yaşadıkları ortamlardır diyebiliriz.

Her ne kadar eleştirsek de, aslında böyle kimseler kimi zaman sessiz ortamları canlandıran neşe kaynağı olurlar. Öyle ki bir çoğumuz tarafından sevilip sayılırlar. Bence insan, ne konuştuğunun farkında olursa, konuşmaktan zarar gelmez. Ama insan, her aklına geleni söylerse dinleyicilerin sıkıntıya girmesi kaçınılmaz. Bunun tek çıkar yolu, düşüncelerimizin analizini yapmak ve karşı tarafı incitmeyecek ya da tetiklemeyecek şekilde konuşmaktır. Gerek münazarada gerekse münakaşada insan konuştuklarına dikkat etmeli; birinde hoşgörülü olacaksa, diğerinde karşı tarafa açık vermemeli. Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer. O halde insan kelimelere hakim olmadığı sürece kendisini zararda bulacaktır. Tabi bunun sonuçlarına katlanmak da yine bize düşer.

Şu önemli bir gerçektir ki insan her şeyi düşünebilir ama zihninden geçenleri tartmadan pat diye ortaya atarsa, işte o zaman vahim bir durum çıkar ortaya. Bir bakıma düşünerek konuşmak zihinden geçenleri dosdoğru dışarıya aktarmak değildir; zihinde var olan algıların muhakeme edilip ölçümlenmesi, diğer bir ifadeyle uslamlanmasıdır diyebiliriz.

Elbette ki söylemediğimiz sözlerin bizlere bir zararı olmayacaktır. Tabi Labriyere boşuna dememiş: "Az konuşmaktan nadiren, çok konuşmaktan ekseriya pişman olunur" diye. Demek ki dikkat edilmediği takdirde çok konuşan, çok hata yapabiliyor. Toplum içerisinde bu şekilde konuşmak hem değerimizi azaltır, hem de insanların bize önyargıyla bakmasına neden olabilir. Hatta etrafımızdakileri rahatsız etme olasılığı da var; sonra insanlar hakkımızda hiç de iyi düşünmeyecektir. Hayatta bir çok şeyin telafisi mümkündür. Ama konuşurken yaptığımız gafların telafisi çoğu zaman mümkün olmayabiliyor. İşte tam bu noktada, Mevlana'nın o meşhur sözünü hatırlamazsak olmaz: "Ağızdan bir kere çıkan söz, yaydan fırlayan ok gibidir. O ok gittiği yerden asla geri dönmez."

Geçelim Yunus Emre’nin o meşhur sözlerine:

"Söz ola kestire başı,
Söz ola kestire savaşı,
Söz ola ağulu aşı,
Bal ile yağ eder bir söz"


İşte bu sözler her şeyi dört mısrada anlatıyor. Konuşmak her ne kadar bir ihtiyaçsa da onu sanat yapmak kendi dilimize ve irademize bağlıdır. Susmaksa kimi zaman gizemlilik, kimi zaman bir çoğumuzun başaramadığı en büyük marifet, hatta bir tür sanattır diyebiliriz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://pusacik.yetkinforum.com
 
İnsan ne kadar az düşünürse, o kadar çok konuşur."
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.pusacik.net :: İlk kategoriniz :: DİNİ KONULAR-
Buraya geçin: